Haftasonunun yağmuru, programların üst üste gelmesi, bir de allerjik rinit. Ne kadar sevimli değil mi? Asıl sevimli olan, hepsini unutturup beni toparlayan MiniMore oldu. Cuma gecesi Miles Kane sahnedeydi, yetişemedim. Cumartesi gecesi Bora Uzer vardı, ben yoktum. Son gün artık ‘Yeter, kaçıyorum bu şehirden!’ diyerek Elif Çağlar Quartet’in kollarında bir brunch ile kendime geldim, fotoğraf sergisinde uzaklara daldım, moda yerleştirmesindeki Mini’lerin içinde siyah beyaz filmlerle aşka yaşadım, bir de tabi stiliyle dikkat çeken birilerini yakaladım. Yağmurlu ve keyifsiz bir Pazar günü mü? Mini More’dan sonra değil..
* Messy schedule, heavy rain, bad mood.. Lovely, huh? Actually, Minimore was lovely and made me forget all of these. I missed Miles Kane on Friday night , I couldn’t make it to Bora Uzer on Saturday night and on the very last day I was like ‘Stop! I wanna run away to see Mini More!’. I managed to enjoy the last day with a brunch filled with music by Elif Caglar Quartet, a fashion installation where black and white movies played on the backseat of a Mini, a photo exhibition made me stare at the void for a long time and some stylish friends. Rainy uncomfortable Sunday? Not after Mini More..
Leave A Reply