Daha önce Around Balat başlıklı yazıda Istanbul’daki keşif noktalarımızdan ilki olan Balat-Fener bölgesini anlatmıştım.  Pek çok arkadaşımdan “Bunun devamı nerede?” sorusu gelince yeni bir rota belirledik: Moda. Evet, Kadıköy burnumuzun dibi, Moda da dostların yaşadığı bir muhitti belki. Ancak “karşının taksisi” olduğumdan mıdır bilmem, yolum oralara pek düşmezdi.

Bu defa, Mahallemoda muhtarı Ece Çelebioğlu’nun yönlendirmesiyle kendimizi Moda’nın gizli kalmış sokak aralarını, eskinin ruhunu yeniyle buluşturan dükkanlarını, farklı lezzet duraklarını keşfederken bulduk.

Martıların eşlik ettiği, yarım saate yakın süren bir vapur seferiyle Kadıköy’e ulaştık. Kadıköy iskelesinden yürümek, tramvaya binmek, taksi tutmak gibi farklı alternatifler olsa da biz Can ile kendimizi şoför Rüya‘ya teslim ettik.

İlk durak, Saint Josephliler Derneği bünyesinde açılan Sivuple oldu. Kerem Küçükgürel‘in eli değince renklenen, garip bir dünya vardır; bilen bilir. Daha önce Dolapdere’de bizi kendisine aşık eden Sivuple, bu defa Moda’da yeni bir ruh yakalamış. Bahçe içinde, tenis kortuna komşu bu küçük alanın sürpriz lezzetleriyle sizi şaşırtacağından eminim. Bütün masaya yayılan kahvaltımız o kadar keyifliydi ki, günün geri kalanında fotoğraf çekmek için sokaklarda gezmektense kahvaltı masasında sohbet etmeye devam edebilirdik. Merak edenler için not; tesis herkesin kullanımına açık. Yani bu enfes kahvaltıyla buluşmak için Saint Joseph mezunu olmanız gerekmiyor.

Görev beklemezdi; Moda’da keşfedilecek yüzlerce farklı nokta vardı ve havaların erken karardığı günlerde vaktimiz bir hayli kısıtlıydı. Sivuple’den sonra Büyükannemin Sandığı, Seyyare ve Vintage Records gibi biraz daha nostaljik duraklarda “Aa şunu hatırladın mı?” ya da “Buna senin yaşın yetiyor mu?” gibi geyiklerin hakkını verip soluğu Fahriye‘de aldık. Eski bir film rulosunu makinada çevirmişiz de dönen filmin içine girmişiz hissi yaratan bu tatlı kafe, birazdan başımıza geleceklerden habersiz, tatlı bir sükunet içerisindeydi.

Başımıza ne mi geldi? İki tatlı bela; Asuman ve Mualla. Önünde uzuuuun bir kuyruk olan Çikolata Dükkanı‘nın en albenili güzelliklerinden bu yaman ikili bizi de, herkesi olduğu gibi, kendilerine aşık etti. Asuman, fotoğrafta sağda gördüğünüz, çilekli, çikolatalı hanım kızımız. İçerisinde kıtır bir hamur, üzerinde kreması var. Mualla ise solda, sandala atılmış olan. Hani şu şarkıda, şiirde hayat bulan. Benim önerim kalabalık bir arkadaş grubuyla, tadımlık olarak ortaya birer adet söylemeniz. Aksi takdirde teke tekte bu maceranın altından kalkamayabilirsiniz.

Tatlıyla zirveye oynayınca, kahvede de zirveyi denemek istedik. Rafine Espresso Bar ve Çekirdek gibi kahvecileri denedikten sonra sarının cazibesine kapılıp kendimizi Walter’s Coffee Roastery‘de bulduk. Breaking Bad dizisinden ilham alarak hayata geçirilen bu mekan, alıştığımız kahve dükkanlarından biraz farklı. Kickstarter üzerinde gerçekleştirilen bir kampanya ile ilk adımını atan, bugünlerde ise New York’ta yeni bir şubenin heyecanını yaşayan Walter’s Coffee Roastery’nin bir pazarlama başarısı olduğu aşikar.

Kahvaltı, çay, tatlı, kahve diye giden ve kemerleri bir tık gevşetmemize neden olan gün, yine Saint Josephliler Derneği’nin Moda’da yer alan sosyal tesislerinin çatısı altında bulunan Brunelle‘de sona erdi. Sivuple ile kardeş sayılabilecek mekan, akşam yemeği konusunda iddialı. Hem atmosferi hem de menüsünde sunulan çeşitli lezzetleri bizden tam not aldı. Aslında bir puan kırdım, yalan söylemeyeyim. O da bu kadar güzel bir mekan ta karşıda olduğu için.

Bizim bir gün içerisinde yapabildiklerimiz bunlarla sınırlı kalsa da Moda, ciddi anlamda zaman ayırılması gereken bir muhit. Tahminim, klasiklerinden aykırılarına bütün mekanları, en azından denemek için, birkaç güne ihtiyaç olduğu. Yine de, hem Instagram‘da hem de bu sayfada paylaştığım fotoğraflardan ilginizi çekecek birkaç şey olursa, bir sonraki Moda ziyaretinizin bir parçası haline gelebileceğini umuyorum.

*Moda, a neighbourhood in Kadikoy, Istanbul was our latest destination for a photo-walk. Being a cozy, hearth warming and lively part of the city, Moda surprised us with lots of vintage boutiques, coffee shops, bakeries, design stores and many more. It is not possible to visit every spot in a day – this calls for another round of this Moda photo-walk.