Her ne kadar gezmeyi çok sevsem de bu işin hazırlık süreci beni benden alıyor. Hele bir de moda haftası gibi karmakarışık bir ortamı yerinde yaşamak için yola çıkıyorsam, birbirine giren planların bini bir para. Pasaport geldi mi? Hangi gün, saat kaçta, hangi havaalanına uçayım? Hangi evde kalayım? Hangi defilelerden davetiye gelmişti? Dur bir bakayım! Ben hangi markalara haber vermeliyim? Şimdi ne yapayım?
Bundan yaklaşık iki ay önce Londra ve Milano moda haftalarını canlı canlı yaşamak için planlar yapmaya başladım ve emin olun ki beklediğimden, tahmin edebileceğinizden çok daha zor. Yukarıda saydığım her şeyi planlamaya çalışırken bir yandan da ortadan kaybolan pasaportlar, sürekli değişen takvimler, her an yenisi eklenen etkinliklere gidip gitmeme kararları ile uğraşmak, zor. Tabi günün sonunda orada modayı koklamak ve bunu hemen paylaşmak bütün bu uğraşlara değiyor.
Bir kaç gün Londra’da, sonrasında ise bir hafta boyunca Milano’da olacağım. Her gün blog yazısı yazabileceğimi hiç sanmıyorum, üzgünüm. Ancak yine de aksatmamaya çalışacağım, söz veriyorum. (Ciddiyim, söz verdim ya artık, tutmak için kendimi zorlarım.)
Londra Moda Haftası’na ilk kez katılacağım için ayrı bir heyecan duyduğumu söylemem gerek. British Fashion Council’e yaptığım başvuru sonucunda International Blogger sıfatıyla basın akreditasyonum yapıldığı için bir tık daha ilgiliyim, ne yalan söyleyeyim. Tabi Londra’da gerçekleştirilecek defilelerden çok özel bir tanesini blogumdan canlı yayınlayacak olmamı da eklemek gerek bu heyecana. Canlı yayın demişken, Londra’dan hemen sonra Milano’da da benim için özel markalardan bir tanesinin defilesini blogum aracılığıyla sizlere sunacağım, hem de canlı canlı. Gelip izlersiniz, değil mi? (Keşke gelenlere -sanal da olsa- şampanya ve çikolata ikram edebilsem.)
Böyle işte, ben şimdi uçağa atlayıp neredeyse iki hafta sürecek bir koşturmaya doğru kanatlanıyorum. Arada sesim çıkmayabilir, arada pilim bitebilir, arada çok konuşabilirim, arada başıma türlü aksilik gelebilir ama olsun. Yeni bir maceraya doğru yol alıyoruz, geliyor musunuz?
* I do love travelling, who does not?! However, when it comes to planning that travel, especially when it’s about fashion weeks, I get crazy about -almost- everything. Is my passport ready? Which flight should I take? Which airport to fly? Which house to rent? Which shows to attend? Did I send an e-mail to that PR company? Where are my invitations? On and on..
I started planning my latest trip two months ago, for London Fashion Week and Milan Fashion Week. Believe me, it’s way harder than you could anticipate! Never-ending discussions about shows, lost passports, several decision making processes and many little stuff you can not think of. Well, I should admit that, after such tense effort, it’s wonderful to feel those moments like where I share a photo from a show, chat with an editor friend while waiting for another show or going to an after-party with a breath-taking crowd.
I will be spending a couple of days in London and a week in Milan to attend both fashion week shows and events. I don’t want to promise about daily blog posts; however, I’ll do my best to keep you updated!
This will be my first time regarding London Fashion Week and it’s really special for me. My application to British Fashion Council has been accepted and I am registered as an International Blogger / Press for LFW. Isn’t that just great? Another great thing I can tell about my LFW activities is that I will be broadcasting a fashion show live on my blog! Stay tuned folks! Actually while you are watching, don’t leave the blog because I will be broadcasting another fashion show from Milan, next week! Yay!
Anyways, I have to catch my plane right now, flying right into a two-weeks long craze where I will have lots of dead batteries, lots of things to share and lots of events to catch. Just hop on, it’s time we go!
Leave A Reply