Bir anda kendimi Bebek’te buldum, Bebek Kahve’de.. Hafta içi, öğle vakti? Evet ya, sorma. Bundan sonra, böyle. Saat yok, mekan yok, gün yok.. Her zaman, her yerde..
Güneş banyosu.. Ama bir yanda da “Dağ başında ne giyilir? Bisiklete binerken yanına ne almalı?” diye düşündüren The North Face tanıtımı.. Performans ürünü diye adlandırılsa da modaya göz kırpan yeni modelleri denemece, fotoğraf çekip hatta bir de röportaja denk gelmece..
Bir parça buzda yüzen kiraz domates, bir parça simit, güneşe yakışan bol C vitamini..
Sonra sayfaların arasında yitip gitmece, yine.. Nedendir bilmem, bayılıyorum şu hanedan masallarına.. Sayfaları çeviriyorum güneşin altında, bir biri ardına..
700 sayfaya yaklaşan kitap, bir solukta nasıl okunabilir? Sanki ben değil, denizden çarpan rüzgar çevirdi sayfaları, döndü durdu masallar..
Sonrasında ver elini uzaklar.. Uzaklar derken, Bebek’ten öte yana, Bakırköy kıyılarına.. Marmara Forum açılıyor, hazırlıklar tam gaz. Bahçe çapalayan kadınlar, duvarlarda kurumamış boyalar, kablo döşeyen ustalar.. “Nasıl yani?” soruları. “Nasıl yetişiyor bu kadar kısa zamanda?” diye düşünmeler..
Bir garip üçlüde sürekli bir keşfetme arzusu, kıpır kıpır, sağa sola bakınmalar.. Her şey hazır olduğunda da..
Güneşi batırıp gecenin aydınlığa daldığı esnada sahnede konuşmalar, Marmara Forum açılış töreni.. Ben beyaz şaraptan şaşmadan, ilerleyen günlerde gelecek sürprizlerle ilgili keşifleri kaçırmadan, kopup gittim bu tantanadan..
Dünü bugüne bağlarken, güneşi kaybettik sanıyorum. Ancak Mart biter bu gece, Nisan demek daha çok güneş demek, sabırsızlıkla bekliyorum..
Leave A Reply