Uzun zamandır aile boyu sinema deneyimini rafa kaldırmış, evde DVD’lerimizle mutlu mesut geçiniyorduk.
Ama belki “Livaneli” olduğu için bir gaza geldi evdeki herkes, hadi dedik, Veda’yı görelim..
[ Bilgi küpü: Livane, Artvin’in eski adıdır. KorayCaner ve ailesi de Artvinlidir.Tıpkı Zülfü Livaneli gibi. ]
Veda’yı bir süre önce duymuştuk zaten, hatta ben sizlere “Livaneli’den Veda, Bir Atatürk Filmi” başlıklı yazımda da biraz bilgi vermeye çalışmıştım bu filmle ilgili.
Veda , 26 Şubat 2010 günü buluştu seyirciyle.
Filmin ilk sahnesinden itibaren beni kaplayan [biraz] gerçek-dışı oyunculuklara şahit olduğum hissi zaman zaman azalsa da hiç yok olmadı. Nedendir bilmem, pek çok Türk yapımını izlerken yaşadığım bu his, Veda’da da yakamı bırakmadı.
Filmin salt bir “Atatürk filmi” olmadığını düşünmüştüm o zamanlar ama şu anda düşüncelerim filmin hangi gözden bakılırsa bakılsın dibine kadar bir Atatürk filmi olduğu yönünde.
Filmin en büyük kozlarını muhteşem görsellik ve müzikler olarak takdim edebilirim size. Çünkü yapılan styling çalışmaları gerçekten gözü okşuyor, insanı masalsı bir dünyaya sürüklüyor; kanlı savaş sahnelerinde bile.
Müziklere gelince, tek kelimeyle müthiş! Gerek geleneksel eserlerin icrası , gerekse yeni kompozisyonlar film ve olaylarla öyle bir harmanlanmış ki, bir ara “Atatürk’ün Sevdiği Şarkılar” belgeseli izler gibi hissettiğimi söylersem yalan olmaz.
Ama bu eleştiri asla kötü niyetli değil. Aksine, müziklere o kadar bayıldım ki, film müziklerini içeren CD’yi kapabilirim ilk gördüğüm yerde!
[ filmi açık etmeden bir not düşeyim, bir ud çalma sahnesi vardı; keşke oradaki oyuncu rolü için birazcık da olsa ud tıngırdatmayı deneseydi diye içimden geçirdim, çünkü ilmek ilmek işlenmiş bir filmde sakil durdu böyle bir sahne maalesef ]
Film bazı noktalarda o meşhur “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” filmlerinden aşina olduğumuz sahnelerle bize göz kırpsa da pek çok olayı ilk defa gözler önüne seriyor.
Özellikle Mustafa Kemal’in küçüklük sahnelerinde bu “ilk kez gördüm bunu” hissini yaşadım ama bir Bingazi bölümü var ki filmde, insanı kendinden alan bir görselliğe ve hiç işlenmemiş bir konuya sahip.
1880’li yıllarda Selanik’teki çocuklar birbirini görünce “merabaa” diyor muydu bilmiyorum; veya Mustafa Kemal neden hep böyle uzun boylu tasvir edilir hiç çözemiyorum.
Ama bu tür farklılıkları göz ardı edip anlatılan masala kendinizi kaptırabilirseniz filmin sonunda hem hüngür hüngür ağlıyor hem de filmi alkışlıyor bulursunuz kendinizi. En azından bizim salondaki seyircilerin çoğuna yakını bu haldeydi.
Livaneli’nin yönetmenliği, müzikleri ve özellikle görselliğiyle sizi alan, görece kotarılmış akışıyla da çok eksik hissettirmeyen bir film Veda. Gidip gördüğünüzde, en azından bir sahnede bu filmi hatırlamanızı sağlayacak bir şey bulacaksınız..
not1 : “Kurtuluş” ve “Cumhuriyet” filmlerindeki karakterler o kadar içime işlemiş ki,bırakın başka bir Mustafa Kemal’i; başka bir Zübeyde Hanım, başka bir Fikriye, başka bir Latife imajı oturmuyor kafamda; ne olursa olsun.
not2: Türkiye’de bir ilk! Veda’nın iPhone uygulaması varmış. Bu uygulamaya özel fotoğraflar, film müzikleri , afişler ve oyuncularla ilgili bilgiler gibi çeşitli başlıklar altında geniş bir içeriğe sahip bu uygulamayı yüklemek için tık tık.
not3 : kullandığım görsellerin bir kısmını Veda filminin resmi internet sitesinden, bir kısmını da Facebook sayfasından aldım.
14 Comments
bende çok merak ediyorum bu filmi en yakın zamanda gidip görücem.
son günlerde medyada çıkan veda iyi mı kötü mü haberleri kafamı iyice karıştırmıştı! ama bellirtiğin gibi çok büyük bir özenle çekilmiş bir film herhalde görülmeye değerdir…
Göremedim filmi henüz, önceliği Ata Demirer’e verdim 🙂 Ama sırada Veda var.
CaCaNito, benim beğendiğim ve beğenmediğim yönleri var ama görsel güzellik ve özen konusunda başarılı olduğuna eminim 🙂
Alışveriş Cini, ben de Eyvah Eyvah’ı çok merak ediyorum yahu, fikirlerini yazarsan çok iyi olur 😀
Fotoğraflar, kostümler çok kaliteli görünüyor..
Umarım bu kadar emekten sonra seyirciden takdirleri toplar. Can Dünar’ın Mustafa’yı yerden yere vurmuşlardı ne yazık ki..
Ben de bir an önce izlemek istiyorum. Nine ve Veda bu haftanın görülmesi gerekenler listemde 🙂
vintage peony, Evet kalite konusunda haklısın. Mustafa ile de karşılaştırılmamalı aslında, çok farklı yapımlar olduğunu düşünüyorum. İki filmi de izleyenler bunu anlayacaktır.
mia, ya ben Nine’ı izlemeyi çok istiyorum bu hafta! 🙂
ooof Nine ve Veda; aynen benim de listemde!
Bir defa filmde bir çok tarihsel hata var. İlki, Salih Bozok iki saate böyle uzun bir not yazmış olamaz zira yazmadı. Bu notlar, kendisi 1941 yılınca ölene kadar geçen 3 yılda yazıldı, kendisi arada milletvekilliği yaptı.
Sonra Fikriye Hanım’ın ölümü böyle mi bilemiyoruz, intihar ettiği dönem gazetesinin iddiası, fakat yeğeni halasının öldürüldüğünü iddia ediyor. Yine aynı şekilde Almanya’ya tedavi amaçlı gidiyor fakat, sebebi Ankara’dan uzaklaştırılmak. Abartılı bir hastalık yok. (Kay: Can Dündar).
Sonra Salih Bozok’un kalbine tendürdüyot sürdüğü yer, evinde gerçekleşiyor, hatta oğlu görüyor.
Bunun dışında, askeri okula yazılan 14-15 yaşındaki Atatürk’ün “ben birdiribir oynamak için bile eğilmem” sahnesi var ki, bana tamamen yazış geldi. Güya buradan Atatürk’ün karakterini tanımamız gerekiyor.
Bence Türk sinemasında bir boşluğu, Atatürk’ü anlatan sinema filmini, ama belgesel değil, doldurduğu için takdir edilebilir, fakat bana üzerinde çalışılmamış gibi geldi. Sanki bir acele ile “Mustafa” filmine rakip geliştirilmiş. “Sen Atatürk’e öyle diyorsun da Atatürk böyle” demiş. Ama Atatürk’ün boyu 160 cm, ve sesi de bu kadar karizmatik değil.
Bana tarz olarak “Amedeus” filmini andırdı, ki kendisi Oscar ödüllü idi, fakat ben şu uyarlamalarda tarihe sadık kalınmaması olayına karşıyım. Tamam kişinin hayatından sadece önemli, güzel kesitleri örnek verebilirsin, ama kendin sahne yazma yani.
Bugün gazetede ben de o Fikriye Hanım olayını okudum, farklı kaynaklarda farklı geçiyor bu haklısın. Ve evet Bozok’un intiharından ölümüne geçen 3 yıl var arada, mutlaka farklı gelişmiştir olaylar. Bu gözle neden anlatıldığını ben de bilemedim.
Ve o oyun sahnesi bana da fazla uydurma geldi ama bunu çekebilmek için bir dayanak olduğunu umuyorum ben.
Tamam canım yazıyorum en kısa zamanda 🙂
Ben daha gidemedim ama oldukça merak ediyorum. Geçen haftaki Yunanistan gezimde Olimpus havayollarının AHL çıkış kapısında filmin afişini gördüm. Atatürk TR’dan ayrılan Yunan havayoluna keskin bakışlar atıyordu. Hangi reklam şirketiydi bu afişi oraya koyan çok merak ettim. Nasıl bir kafa yaşıyorlardı buna karar verdikleri sırada acaba? Kendi kendime çok güldüm… hatta yanımda Yunan arkadaşlar da vardı, onlar da koptu reklam şirketinin sivri zekasına…
Oyunculuk konusunda katılıyorum Koray sana. O kadar yetenekli oyuncu, tiyatrocu, sanatçı var şu memlekette nasıl oluyor bu anlamıyorum. Hala bir ilkokul müsameresi, bir okuma bayramı havasında filmler… Hele ki o Issız Adam filmini bu konuda unutamıyorum ki o kızı da beğeniyorum üstelik. Belki de dublaj hatası bilemiycem tekniğini ama çok fena duyuluyor gerçekten.
İzledikten sonra ben de bu filmle ilgili yazı yazmak istiyorum. Senin de kalemine sağlık…
Sevgiler…
Söylediğin reklam cidden garip olmuş, hakikaten, hangi kafayla yapılmış acaba 🙂
Ayrıca merak ettim, izlersen mutlaka okuyacağım 🙂
Çok merak ediyorum ben. Henüz gidemedim. Fikirlerin için çok teşekkürler..
Rica ederim Bilun’cum, gidersen senin de yorumlarını bekliyorum 🙂