Belki o çok beğendiğiniz lüks çantayı satın alabilmek için yıllarca çalışmanız gerekiyor. Belki de birkaç ay kemerleri sıkıp topuklu ayakkabı koleksiyonunuza en sevdiğiniz markanın bir modelini daha ekleyebileceksiniz. Her ne şekilde olursa olsun, lüksü günlük hayatınıza sokmak için çaba sarf edeceksiniz.
Lüks markalar, akıllı telefon kılıfı ya da spor ayakkabı gibi günlük hayatta sıklıkça görünürlük sağlayabilecekleri alanları boş bırakmak istemiyor. Bir yandan da bu görünürlük, müşterilerinin çok daha farklı ürünler alması için bir teşvik yaratıyor. O lüks markayı günlük hayatına entegre ettiğini düşünen moda severler, yarın mağazaya girdiklerinde yıllarca çalışıp alabilecekleri bir çantayı gözlerini kırpmadan satın alabiliyor. Tabi sonrasında kredi kartlarını bir süre başka hiçbir şey için kullanamamak pahasına.
Lüks moda markalarının bu tür denemeleri, dijital dünyada da karşılığını buluyor. Instagram hesabından size muhteşem fotoğraflar sunan, Snapchat kanalınızı istila eden, Whatsapp konuşmalarınıza emojilerini sokuşturan lüks markalar sanki bizim bilmediğimiz gizli bir amaca hizmet ediyor.
Evet, belki hepimiz eşitlikten yanayız ancak moda dünyası, eşitliği bir yere kadar savunabiliyor. Günün sonunda hepimize eşit olduğumuz söylense de bazılarımız o çantayı hala ancak hayal edebiliyor. Bir de o çantanın emojisini arkadaşlarıyla yazışmalarında kullanıyor. Hepsi bu.