• Blog
  • About
Mobil Fotoğrafçılık Deneyimim
25/01/2017

Benim gibi sürekli hareket halindeyseniz, bir de fotoğraf çekmeyi çok seviyorsanız, her şarta hazırlıklı olmalısınız. Yüzlerce beğeni alacak, arkadaşlarınızın hafızalarına kazınacak o kareyi her ne olursa olsun kaçırmamalısınız. Büyük bir fotoğraf makinesini yanınızda taşımak bir dert, ayarlarını yapmak bir dert, sonrasında çektiğiniz fotoğrafları akıllı telefonunuza ya da bilgisayarınıza aktarmanızsa bambaşka bir dert. Hal böyle olunca akıllı telefonların kamera özellikleri daha da önemli hale geliyor. Mobil fotoğrafçılık, tam da bu noktada bazı önemli çözümler sunuyor.

Ben de bir süredir hantal fotoğraf makinelerimi bir kenara bıraktım, kendime birkaç haftalığına “mobil fotoğrafçılık” deneme sözü verdim. Bu konuda bir otorite olduğumu söyleyemem; ancak, fotoğraf çekmeyi çok sevdiğim ve hareketli bir hayata sahip olduğum için mobil fotoğrafçılık deneyimlerimi sizinle paylaşmak istedim.

Merak edenlere not, bu deneyim süresince kamerası Leica ile birlikte geliştirilen Huawei P9 kullandım. Yani deneyimlerimi bu model özelinde yazacağım.

Hızlı ve Etkili

Öncelikle bir akıllı telefonla fotoğraf çekmek bir hayli kolay. Ortam ışığı, renkler ve tonlar gibi farklı değerleri hızlıca algılayıp en uygun modda çekim yapabiliyorsunuz. Tabi ki Leica işbirliğiyle geliştirilen çift sensörlü kameranın bu hızda etkisi büyük.

Dilediğin Gibi

Mobil fotoğrafçılığı dezavantajlı gibi gösteren “dilediği ayarı yapamama” durumu artık söz konusu değil. Benim kullandığım Huawei P9’da profesyonel ayarlar yapabileceğiniz menüler mevcuttu. Bir sonraki adımım bunları daha da iyi kullanabilir hale gelmek.

Bu arada sadece beni değil, bu akıllı telefonu elimde gören herkesin ciddi anlamda devrim olarak tanımladığı “diyafram açıklığı” ayarından bahsetmemek olmaz. Hani şu profesyonel kameralarda sıklıkla karşılaştığımız, “arkası bulanık, önü net” ayarı var ya, hah işte o! Bir tuşa basarak aktif hale getirilen bu özellik sayesinde diyafram açıklığını farklı seviyelerde kullanabildim. En önemlisi de bir fotoğrafı çektikten sonra bile bu ayarları değiştirebildim.

Örneğin bu makaron kutusu ve bitkilerden oluşan fotoğrafta öncelikle makaronları net, arka planı alan derinliğinde kaybolacak şekilde bir ayar yaptım. Fotoğrafı çektikten sonra tam tersi, yani makaronlar yerine arkadaki bitkilerden birisine odaklanılacak şekilde bir ayar denedim. Hatta yetmedi, bu ayarın yarattığı etkiyi ortadan kaldıracak şekilde bir ayar daha denedim. Etkileyici, değil mi?

Uzun Süre Yanında

Mobil fotoğrafçılığın en güzel yanı, yanınızda kol kası yaptıracak bir fotoğraf makinesi taşımıyor olmak. Tabi bir de pilin çok daha dayanıklı olması. Ben gün içerisinde sıklıkla fotoğraf ve video çeksem bile Huawei P9’un pilini iki günden önce bitirmeyi başaramadım.

Anında Yayında

Fotoğrafları çektik, ayarları yaptık, VSCO veya Snapseed gibi uygulamalarda düzenledik; sıra geldi paylaşmaya. Profesyonel fotoğraf makinesi kıvamında bir akıllı telefon kullandığım için çektiğim fotoğrafı paylaşmak için beklemem gerekmedi. Evet, günümüzde pek çok fotoğraf makinesi Wi-Fi aktarımı özelliğiyle geliyor ancak hiçbiri bu kadar kolay hissettirmiyor.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Benim mobil fotoğrafçılık deneyimim, bu başlıklarla ilgili bir şeyler öğrenmemi sağladı. Ancak daha fazlasını keşfetmek için sabırsızlanıyorum. Size örnek olabilmesi için daha önce Instagram’da paylaştığım bazı fotoğrafları buraya ekliyorum. Son olarak, mobil fotoğrafçılık konusunda kendimi geliştirmem için önerileriniz varsa mutlaka bekliyorum.

Paylaş

  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Share

MY WORLD

You might also like

From 2015 With Love
09/01/2016
#KorayCanerXHatemoglu
20/10/2015


© Copyright Fashionably Digital Adventures 2020