Bir dönemin en popüler tartışma konusu, modellerin ‘sıfır beden’ olmasıydı. Büyük beden, normal beden ve sıfır beden gibi farklı tanımları hayatımıza iyiden iyiye sokan bu tartışmanın alevi hala sönmedi; ancak, moda markaları ve yayınlar farklı konularda duyarlılık gösterileri yapmaya başlayınca ‘sıfır beden’ konusu gündemden düşer gibi oldu.
Bir noktada bu meselenin bir sosyal sorumluluk projesi gibi algılanmasının ne kadar yanlış olduğu fark edildi. Etrafımızdaki kadınların pek çoğu sıfır beden değildi ve istisnasız hepsi bu moda markalarının müşteri potansiyelinin bir parçasıydı. Tam da bu noktada, büyük beden koleksiyonlar imdada yetişti.
Giderek genişleyen koleksiyonlarda elma, armut, kum saati gibi vücut tiplerine uygun kesimlerde parçalar görmeye başladık. İşin güzeli, bu parçaların en güncel trendleri yakından takip etmeleriydi. Büyük beden koleksiyonları genişledikçe de bu işin ‘büyük beden’ yerine kulağa daha hoş gelen ‘kıvrımlı vücut tipi’ üzerinden isimlendirilmesi gündeme geldi.
Bulmacanın bu noktasındaki eksiklik olan kıvrımlı süper modeller de yavaş yavaş hak ettikleri görünürlüğü yakalamaya başladı. Dergi kapaklarında, takvimlerde ve iddialı çekimlerde karşımıza çıkan kıvrımlı süper modeller sayesinde daha demokratik bir moda dünyasına doğru adım adım ilerliyoruz. Umarım bu yolculuk daha da hızlanır ve vücut tiplerinin değil, tasarımların, koleksiyon hikayelerinin, el emeği ve işçiliğin dikkat çektiği bir moda dünyasına ulaşırız.