Milano moda haftası bir haftaya yayılsa ve sizlere çok uzun gibi görünse de benim için göz açıp kapayıncaya kadar geçti, gitti. Moda haftası boyunca sevdiğim tasarımcıların koleksiyonlarını podyumda, özel sunumlarda ve davetlerde yakından inceleme fırsatı buldum. Ancak Milano moda haftası sadece tasarımcılardan ve tasarımlardan ibaret değil. Bu yazı tabii ki sizlere sonbahar kış 2016 kadın koleksiyonlarından ipuçları verecek ancak sadece bununla sınırlı kalmayacak. Denenmesi gereken yeni mekanlar, benim stil tercihlerim ve radarınızda bulunması gereken olaylar da birazdan karşınızda olacak.
- Milano moda haftasında kadın koleksiyonlarını takip eden bir erkek olarak ne giydiğimin bir önemi olur mu? Sanmam. Ancak yine de hem şehrin giderek soğuyan ve yağmurlarla bizi sınayan havasına karşı pratik bir tavır takınmak hem de istediğim fotoğrafları yakalayabilmek için gerekli kombinleri hazırladım. Hatta kendi bavulumdakilerle yetinmedim, mükemmel bir indirim yakalayıp gardırobuma yeni parçalar ekledim.
- Gardırobumu ne kadar genişletsem de bazı günlerde en sevdiğim parçaları yeniden yorumladım. Örneğin bu siyah kaban önce sade bir bisiklet yakalı tişörtün havasını değiştirdi, sonrasında ise sportif bir görünümü tamamladı.
- Kaldığım eve çok yakın olduğu için keşfettiğim, sonrasında ise “müdavimi” haline geldiğim San Pietro Café hem sağlıklı hem enerji dolu lezzetleriyle beni kendisine aşık etti. Porta Venezia metro istasyonu çıkışındaki bu mekan, Instagram fotoğrafları için birebir!
- Keşfettiğim keyifli mekanlarda enerji depoladıktan sonra şehrin dört bir yanına dağılan defile ve sunumları takip etmek biraz da olsa kolaylaştı. FENDI defilesi için yola çıktığımda üzerimde Milano’dan aldığım yumuşak dokulu bordo ceket ve boğazlı mavi kazağın başrol için kapıştığı bu kombin vardı. Her ne kadar Christian Louboutin ayakkabılarım başrolü çalmak için uğraşsa da renk patlaması yaratan boğazlı kazağım kıl payı farkla öndeydi.
- Şehrin başka bir ucunda takip ettiğim ETRO Sonbahar Kış 2016 kadın koleksiyonu defilesi içinse klasik ayakkabılar yerini koşar adımlara olanak sağlayacak spor ayakkabılara bıraktı.
- Bu adımlar, beni Donatella Versace‘nin kalbinin attığı Palazzo Versace‘ye taşıdı. Yakından incelediğim Versace sonbahar kış 2016 kadın koleksiyonunun beni çok etkilediğini söyleyemesem de Donatella’yı üzmemek için şöyle bir “Emeğine sağlık!” dedim.
- Bir geleneği daha aksatmadım, Four Seasons Hotel Milan‘da hızlı bir tatlı ve kahve kaçamağı için fırsat yarattım. Lobisinde Carine Roitfeld veya Hamish Bowles ile karşılaşmanın sürpriz olmadığı bu keyif dolu mekan, her Milano ziyaretimin olmazsa olmaz durağı haline geldi.
- Jimmy Choo‘nun kırmızı halılara layık altın ışıltılı ve kadife dokunuşlu sonbahar kış 2016 kadın koleksiyondaki farklı modellerle tanıştığımız gün ben de bitmek bilmeyen yağmurlara söylenmeyi bıraktım. Artık daha fazla yağamazdı zira bunun bir tık sonrası şehri sel almasıydı.
- Şemsiye taşımayı sevmediğim için yanımda şemsiye götürmemiştim. Yol üstünde beş Euro‘ya satılan şemsiyelerden aldım ancak daha sonra DSquared2 sonbahar kış 2016 kadın koleksiyonu defilesinden çıkarken bu şemsiyeyi defile alanında bıraktım. “Merhaba güvenlik görevlileri, umarım sizi bu bırakılan eşya yüzünden çok tedirgin etmemişimdir.“
- Yağmurdan sığınmak için sıklıkla en yakınımdaki Princi‘ye girdim, bir espresso içip sırf ona eşlik etsin diye (yoksa canım çektiğinden değil) çikolata dolgulu brioche ya da pain au chocolate söyledim.
- Bulgari‘nin yeni sunduğu ve bünyede heyecan yaratan Viper modelini ilk görenlerden olmanın ayrıcalığını yaşadım. Sevdiğim ikonik Serpenti modeli çantaların yeni yorumlarıyla tanıştım. Bulgari’nin erkekler için de çanta tasarlayıp üretmesini diledim. Belki bir gün, ha?
- L’OV Milano adlı popüler bir kahvaltıcıyı deneme şansım oldu. Her ne kadar biz bir Pazar sabahı, sıkışık vakitte gittiğimiz için aceleye gelmiş bir kahvaltıyla olayı kapatmış olsak da bir sonraki sefer için şimdiden sabırsızlanmam gerektiğini fark ettim.
- Ralph Lauren ekibiyle buluşmak için uğradığım Palazzo Ralph Lauren‘e hayran kaldım. Bunca yıldır Milano’ya gidip gelirim, o kadar farklı moda markasının Milano’daki ofisine uğradım, bu kadar keyifli bir yerle ilk kez karşılaştım. New York moda haftası kapsamında sergilenen koleksiyonu yakından incelediğim ve önümüzdeki dönemde birlikte yapabileceğimiz işleri değerlendirdiğimiz buluşma, benim için Milano’nun en stil sahibi durağında gerçekleşmiş oldu.
- La Scala tiyatrosundaki gösterilerin provalarına ev sahipliği yapan Padiglione Visconti‘de gerçekleşen “Looking For Marni” daveti sayesinde Milano moda haftası boyunca gerçekleşen en yaratıcı etkinliklerden birisine katıldım. Marchon ve Marni işbirliğiyle geliştirilen optik gözlüklerin tanıtıldığı ve Marni güneş gözlüğü koleksiyonunun farklı performans sanatçıları üzerinde sunulduğu gece, yarattığı atmosferle moda haftasından çok daha üst seviyede bir kitleye hitap etti desem yeridir.
Milano moda haftası boyunca not defterime veya sosyal medya hesabıma bıraktıklarımı paylaştığım bu yazıyı beğendiyseniz daha çok anlık paylaşım için Instagram hesabımı takip etmeyi unutmayın.