Hayatımda rotayı bu kadar kuzeye çevirmişliğim hiç olmamıştı. Evet, Türkiye’nin kuzeyiyle haşır neşirdim. Evet, Londra’nın kuzeyine, York’a kadar yol kat etmiştim. Sıra, bir ilki gerçekleştirmek üzere haritada işaretlediğim Danimarka’daydı. Sadece Danimarka’ya gitmek değil, yılın en önemli müzik olaylarından Roskilde Festival’e katılmak da benim için bir ilk olacaktı.
Evet, konumuz müzik. Günlerce susmayan, on binlerce insanı buluşturan, kilometrekarelik alanlara yayılan müzik. 1972 yılından beri kar amacı gütmeden gerçekleştirilen ve Tuborg’un desteğini alarak daha da güçlenen Roskilde Festival için Danimarka yollarındaydım. Kopenhag’a yarım saat mesafedeki Roskilde kasabasının festival zamanı ülkenin en büyük dördüncü kenti olacak kadar kalabalıklaştığını ve burada adeta geçici bir festival kenti kurulduğunu duymuştum ancak gördüklerim, duyduklarımın çok daha ötesine geçmişti. Sadece müziği doyasıya yaşamak için bir araya gelmiş onbinlerce insan, Roskilde’yi bir hafta sürecek bir müzikal ayinin mabedi haline getirmişti.
Ben, gündüzlerimi Kopenhag ve Roskilde’yi keşfetmeye ayırıp gecelerimi müzikle doldurmayı tercih ettim. Bir gün Carlsberg’in tarihi fabrikasını, bir gün kısacık bir tren yolculuğu uzaklıktaki Isveç şehri Malmö’yü, bir gün rengarenk evlerin eşlik ettiği kanal gezisi sayesinde Kopenhag kıyılarını, bir günse şehrin en renkli noktası Tivoli eğlence parkını ziyaret ettim. Geceleri ise Roskilde kasabasına göç ettim; MUSE, Florence + The Machine Pharrell, Nicki Minaj, Paul McCartney gibi isimlerin nefes kesen performanslarını izlemek için soluğu Roskilde Festival alanının en havalı bölümü olan Tuborg VIP bölümünde aldım. (Su gibi bira içilen memlekette aksini yapmam beklenemezdi tabi. Ayrıca “geceleri” dediğime aldanmayın, güneş bir türlü batmıyor.)
Yüz binden fazla biletin satıldığı, 2,5 milyon Euro’nun bağış amaçlı toplandığı Roskilde Festival için gerçekleştirdiğim bu kuzey seyahatinden fotoğraflar aşağıda. Belki seneye bu satırları okuyanlardan bazıları bu deneyimi yaşamak için rotayı kuzeye çevirir ve benim yaşadıklarımı kaldığı yerden devam ettirir; kim bilir?
* Let me define my Roskilde Festival 2015 experience for you: Five looong days full of music, sightseeing, beer and fun. Yes. That’s all. No. That’s not enough in order to describe such a huge event. Enjoying the almighty Tuborg VIP lounge, being so close to stars as Pharrell Williams, MUSE, Florence + The Machine, Nicki Minaj or Paul McCartney, creating alternative daily routes ranging from Carlsberg Museum to Tivoli, changing countries to add one more country to the bucket list; this was the very short definition of my Roskilde Festival 2015 diary. Still not enough; may the photos help us all.