”This used to be a funhouse, but now it’s full of evil clowns..” Bu aralar hayatımın arkaplanında dönüp duruyor sanki bu cümle, bu realite. Kimseye ‘Yahu sen neden böyle oldun be kardeşim? Neydi seni bozan? Böyle miydin yoksa imalattan?’ diye soramadığım için olsa gerek, başkaları için de üzülüp duruyorum. Güvenmediği insanın yanında ‘kendisi’ olamıyor insan ve ben galiba kendim olamadığım zamanlarda hiç eğlenemiyorum. Tam da bu yüzden, güvenimi sarsan insanlar yüzünden, artık daha az eğleniyor gibi hissediyorum. (Şimdi kimse çıkıp da ‘Gezip duruyorsun, bir sürü şeyle meşgulsün, seninki de rahat batması düpedüz!’ demesin; ben genel hayat kalitemizdeki ‘sahtekarlık endeksi’ nin yükselişinden bahsediyorum.)
Sahte gülücükler, öylesine sevgi sözcükleri, etiketini kendi önüne geçiren ilişkiler ve bizzat etiketler. Bir de olmamış insanın olmuş bitmiş hareketleri tabi. Görüyorsun sen de değil mi? Bazen insanları gerçekliğinin çok ötesinde suni baloncuklar içerisinde yakalıyorum ve o balonları pıt pıt patlatarak kendine getirmek istiyorum. Tabi ki asla ve asla kimseyi kimsenin önünde rencide edebilecek birisi olmadığım için, sadece sessizce gülümsüyor ve içime atıyorum. Hani dedim ya, ‘Böyle miydin imalattan?’ diye soramıyorum, kendi küpüme zarar dolanıyorum.
Moda dünyasına bakıyorum, pek çok insan işini yapmıyor. Yaratıcılığını konuşturup kenara çekilmesi gerekenler işleri yeterince iyi olmadığından olsa gerek sürekli bir sataşma, saldırı, beğenmeme halinde. Yaratıcılığı alıp da kendi gözünden değerlendirmek için burada olanlar nerede? Onlar da ‘Kime yanaşsam?’ oyunu içerisinde o köşeden bu köşeye. Birlikte eğlenmek, birlikte çalışmak, birlikte bir şeyler yaratmak gibi fikirler malesef yakın çevrem dışında pek hüküm sürmüyor. ‘Biz bize yeteriz.’ mantığı uzak çevremizin ne kadar da tehlikeli bir hal aldığı gerçeğini bastırmıyor.
Bunca zamanı hızlı ve dolu dolu yaşamış biri olarak diyebilirim ki artık eğlencenin vakti geçiyor gibi. Ben eğlencemi geri kazanmak için palyaçoların kralı olmayı göze aldım; işin şeytani boyutuna kaçmak benden uzak olsun.
* This used to be a funhouse, but now it’s full of evil clowns.. So true for fashion industry, unfortunately.. Lately, I’ve been feeling a little bit distant to this fashion-related-crowd and I think the reason for this feeling is the fact that evil clowns are taking over the fashion-scene! Never-ending lies, gossip marathons, unpleasant monologues and so on.. Where is fun? Where is love? Where is passion? Gone.. Here I come with a solution: being my very own king of clowns! Hope this helps to stop evil clowns!
9 Comments
hahaha çok güldüm :)) kesinlikle katılıyorum sana. Doğal bir insan olduğum için 2. paragrafta yazdığın gibi kişilerle karşılaşınca ister istemez bir gerginlik hissediyorum. İnsanların kendilerini göz göre göre kandırabilmelerini hayretlerle izliyorum. Bu tür kişilerden o kdr çok var ki sadece bu sektörle kısıtlı değil.
Bizim sektörde daha bir ortadayız diye daha çok göze batıyor galiba 🙂
Seni o kadar iyi anlıyorum ki bu belkide bu zamanın gerekidiği bir geçiş dönemi yada ben öyle olmasını umut ediyorum.En kötü tarafı kalabalıklar içinde yalnızlığa yol açması hayattan soyutlamaya zorlaması…
Umarım çabuk geçer bu dönem..
yoğun yaşayayınca bazı şeylerin farkına daha kolay varılıyor, olsun farkındalık da önemli:)
Farkındalık bazen üzücü oluyor ama olsun.
hem palyaço hem kral hem de mutsuz. çok derin
güzel bir yorum olmuş bu, teşekkürler 🙂
son zamanlarda benimde üzülmeme sebep olan acı gerçek.çok güzel dile getirmişsin duygularına sağlık 😀