• Blog
  • About
Londra Rüyası
20/12/2010

Herkesin bir rüyası var eminim. Sadece bir mi? Eminim çok daha fazlası.

Benimki de nedense Londra, Londra’yla ilgili akla gelebilecek her şey!

Bundan yıllar önce gittiğimde sadece bir kaç saat kalabilmiştim Londra’da, ama bu sefer, 4 güne sığdırmaya çalıştım heveslerimi. Hani mümkün değil ya böyle bir şehri 4 günde alt üst etmek, “mış gibi” yaptım, oradan oraya kaçtım.

Sokaklar, Mağazalar..

Süslü vitrinlere daldım, Oxford St ve Regent st boyunca yürüdüm, yürüdüm, yürüdüm.. Büyük mağazalar ( SELFRIDGES! ), küçük mağazalar, adım başı aynı mağazalar ( H&M! ) , her biri birbirinden farklı mağazalar ( All Saints! ) derken, iki sokakta koskoca dünyayı yiyip bitirdiğimi fark ettim..

Yemek, Yemek, Yemek!

Yiyip bitirmek derken, her türlü zevkin uçuştuğu Londra’da denk gele gele bir vejeteryan restoranına denk geldim! Hiç farkında olmadan yaptığım bu seçimden o kadar memnun kaldım ki, kadın yaklaşıp fotoğraf ekmek için yalvardım.

Meyveli tiramisu’dan çeşit çeşit salatalara kadar, Akdeniz mutfağından da bolca esinlenen bu “sebze meyve cenneti” restoranın adı Tibits , olur da bir gün Londra’da farklı ve lezzetli bir mekan denemek isterseniz, aklınızda bulunsun.

Tabi ki sadece sebze meyve ile geçmezdi bu kaçamak tatil, daha da bilinmedik tatlar denemek gerekti. Şahsen ben uzak doğu mutfağına aşina olan ve evinde bile çubukla yemek yiyebilen birisi olarak, beni şaşırtacak bir şey beklemiyordum. Ancak tahmin edersiniz ki yanıldım! Sichuan bölgesine has yemeklerle bizi şaşırtan mekanın adı Bashan. Soho’da çok da dikkat çekmeyen bir restoran olmasına rağmen sadece 2 saatlk rezervasyon alabiliyorsunuz, inanılmaz!

Masaya gelen yiyecekler arasında sığır, kuzu, tavuk, ördek etleri ve balık çeşitleri vardı, gerisini siz düşünün! Bir ara masada dolanan “domuz kokoreç” ise artık sınırın ne kadar zorlandığını gösterir gibiydi.

Sonsuza Kadar Moda!

Londra’da bahsetmem gereken en önemli şey ise moda dünyasına yaptığım ani dalışlar oldu. Şöyle ki, bir köşeyi dönüp “London College of Fashion” tabelasını görmek, bir anda Selfridges önünde vitrinlere yapışıp kalmak, her mağazaya hayranlıkla girip çıkmak, kitapçılarda bile yüzlerce moda temalı kitap bulmak, beni sersemleştirdi!

Sokaklarında binlerce farkı rengin yaşandığı bu yaşlı şehir, pek çok yeni kafanın da ev sahibi aslında. Düşünmeden edemedim, bunca “elektronik” kafaya rağmen hala cilt cilt basılan bu kitaplar, nasıl bir duruş sergiliyor sürekli ilerleyen hayata.

Her şeyin kitabının basıldığı bu ülkede, elime geçeni fotoğraflayıp saklamak istedim, kendilerini alamasam da. Zaten McQueen’i görüp de “Genius of a Generation” diye okuyunca, ironik oldu bu “isteyip de sahip olamama” hali.

Sonunda..

Sonsuza kadar moda demiş olsam da her şeyin bir sonu var aslında. Ben de 4 günlük kısa kaçamağı görüp özümesemek, anlamak, dinlemek, dinlenmek, yorulmak ve daha da fazlasını hayal etmekle geçirdim, bitirdim.

Burada gördüklerinizden çok daha fazlasını da anlatırım aslında, nasıl olsa konu, koskocaman bir rüya.. Londra..

Paylaş

  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Share

MY WORLD

You might also like

Londra’dan Trend Notları
24/03/2017
Favori Ayakkabılarım (Erkek Ayakkabı Önerileri)
24/03/2017
Minimalist ve Şık
24/03/2017

2 Comments


Elif UYSAL
21/12/2010 at 12:32
Reply

Özlemiştik postlarını:)Harika bir gezi olmuş:)Fotoğraflar süper ki gerçeğini yaşamak daha da süperdir sanırım!



Didem
21/12/2010 at 12:51
Reply

Kısa ama çok keyifli bir kaçamak olmuş (:
Daha sık yapmalısın bizde daha sık okumalıyız 😉



Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et



© Copyright Fashionably Digital Adventures 2020