Ben bir yılı bitirip diğerine girerken buradan kimseye bulaşmadım, zira az sonra göreceğiniz üzere, fena halde yoğunluklar içerisindeydim.. Evde olmama rağmen!
Madem evdeyiz yılbaşında, o zaman evi biraz hareketlendirelim dedik Koray ve Caner olarak.. Hop! Tchibo’dan çok güzel kurabiye kalıpları ve kağıt tutacakları aldım, yeni yıla özel.. Çok tatlılar ama, değil mi?
*Ama o kurabiye kalıpları konusunda büyük sıkıntılar yaşadığımı belirtmek isterim. İçinden çıkan tarif bir türlü tutmuyor, siz kendi tarifinize uyun, uyarayım.
Ardından, hop! Sevil’e dalıp sempatik bir satış danışmanı eşliğinde kendimden geçtim! Ben “Annem, babam ve kız kardeşim için almak istiyorum.” dedikçe bana Hermès ve Prada erkek setlerini gösterip durdu, alacağı olsun. En sonunda almam gerekenleri alıp kendimi kurtardım.
J’adore, Ricci Ricci ve Tous; anne, kız kardeş ve baba için alınabilecek en güzel kokulardan, test ettim, onayladım, aklınızda bulunsun. Hele ki Ricci Ricci bir harika kokuyor..
Tabi planım bu hediyeleri, diğer aldıklarımla birlikte bir yılbaşı ağacının altına koymak.. Ama ağaç yok?!
Hop! Koçtaş’a girdim, ağaç ve yılbaşı süsleri için ışıltılı rafların arasına daldım. Farklı çeşitlerde çok sayıda süsün arasında neredeyse 1 saat harcadım ama sonucun güzel olduğunu düşünüyorum..
Yılbaşı için alınan bütün hediyeler, özenle hazırladığım ağacın altına diziliverdi ve 2010’un ilk dakikalarında sahiplerini buldu haliyle.
Gelelim bu janjanlı hikayenin yorucu kısımlarına..
Yılbaşından önceki gece kurabiye yapmaya çalışmak ve yapamamak, yılın son günü başka bir kurabiye için uğraşmak ve yine başarısız olmak, bir günü alışverişte el kol dolu geçirmek, diğer günü mutfakta harıl harıl akşam için hazırlık yaparak geçirmek, akşam olduğunda artık neredeyse uyuklayacak hale gelmek, ama yine de saçma bi şekilde saatin 12’yi vurmasını beklemek, neden yılbaşının kutlandığını kavramaya çalışmak..
Ha tabi bir de herkesin sorduğu soruyu duyup bir kere de kendi kendine sormak.
E ne değişti?
Leave A Reply