• Blog
  • About
İşte Öyle Bir Şey – Uniquen
25/09/2009

Her şey zaman bağı ile birbirine bağlıydı… En özet haliyle ‘Zamanya’ kitabının ilk sayfalarını okuyup, halıyı seyre dalmaya başladığımda ilk aklıma gelen cümle buydu. Ya geçmişte yaptığım her şeyi geri sarabilseydim ve daha farklı davransaydım ne olurdu?

Bir dostumun önerisi üzerine bütün kitapçılara sorduğum ama yalnızca D&R’da bulduğum bir kitap Zamanya. Kitabın konusu tam olarak yukarıda bahsettiklerimle ilgili değil. Benim sorunum daha çok Butterfly Effect filmini izledikten sonra dank eden durumun bir benzeri,o kadar. Madem kitaptan da bahsettik sonuna kadar gidelim o halde. ‘Zamanya’ Yiğit Kulabaş’ın ilk romanı. Bundan başka bir kitabı var mı bilmiyorum. Zaten pek tanınır olmamasında yatıyor asıl güzellik.

Bugüne kadar özellikle kıyıda köşede kalmış kitapları bulmak ümidiyle kitapçılarda saatler geçirdiğimi hatırlarım. En çok satanlar ve yeni çıkanlar vitrini bana hep sanki karanlık eller tarafından kitapçılara hususi olarak gönderilmiş ve kolilerinin üzerinde ‘İnsanlar şu dönemde işte bu kitaplarla yönlendirilecektir, hatta dünyayı işte bu kitapların serileriyle allak bullak edeceğiz.’ yazan notlar bulunan kitap yığınlarıymış gibi gelir. Tabii ki saçma bir düşünce ama hangimiz her zaman mantıklı olabiliyoruz ki? İşte ben de kendi çapımda temiz beynimi korumak için mümkün mertebe popüler olmayan kitapları bulmak için kıyı köşe dolaşırım. Hepsini bulmak ve okumak mümkün olmadığından arkadaşım böyle bir kitaptan bahsedince hemen almaya karar verdim.

Kitap, yaz boyunca iş aradığım için bana çok da yabancı olmayan bir konu üzerine yazılmış. Kitabın ana karakteri Kerim adında iş arayan bir genç. Bir gün CV’sini hazırlarken standart CV’lerin çok da açıklayıcı olmadığını fark eder. Bir süre düşündükten sonra hayattan tek beklentisinin mutlu olmak olduğunu (tıpkı benim gibi 😛 ) ve o zamana kadar yaşadıklarının özeti olarak zamanı ve hayatı seven bir genç  olarak kendini tanımlamasının doğru olacağını düşünerek CV’sine aynen yazar. Zaman adlı şirket mülakat için onunla görüşme yapmak istediğini bildirir ve roman başlar. Dört kıtada ve on iki ayrı şehirde pek çok kişiyle görüşme fırsatına sahip olur. Öte yandan ev arkadaşı Selim normal bir işte sabah 8:00 akşam 18:00 çalışan birisidir. Kitap özet olarak Kerim ve Selim’in zamanlarını karşılaştırmalı olarak anlatıyor aslında ve Kerim karakteri aracılığı ile de zaman kavramını daha ayrıntılı düşünmemizi sağlıyor. Dediğim gibi henüz kitabın çok başlarındayım bitirdikten sonra daha okkalı şeyler yazabilirim, o yüzden kısa keseceğim. Ama okuduğum kadarıyla herkese tavsiye edebileceğim bir kitap.

Gelelim kitabın ben de şimdiye kadar yarattığı başka bir etkiye.

Şimdiye kadar en hayran olduğum insanlık icadının zaman olduğunu anlamış bulunmaktayım. Öyle ya zaman olmasaydı nasıl anlayabilirdik neye ne kadar hazır olmamız gerektiğini. Benim içimdeki çocuk büyüyüp sorumluluk alması gereken bir yetişkine nasıl dönüşürdü zaman olmasa? Söz gelimi, sıraya girer miydik ehliyet almak için yaş sınırı 18 olmasa ya da yine aynı heyecanla içer miydik ilk biramızı? Yaş kemale ermeseydi evlenmek ister miydik acaba? Biz nasıl olduğunu bilmeden zaman akıp gitseydi ve biz yaşadığımız yaşlarımızı sayamasaydık ne olurdu düzgünce sıraya dizdiğimiz o hayat yolumuz?

Bir başka açıdan bakınca da yine ihtişamıyla büyüledi beni zaman. Bugüne değin hep zamanın omuzları üzerine yüklemiştim mutsuzluklarımı, örneğin yanlış zamanda karşılaşmıştım o çok hoşlandığım çocukla (bir finalimin hemen öncesinde çay almış kantinde çıkarken) sonra zamanım olmadığı için doğru dürüst bir kulübe bile üye olamamıştım üniversite öğrenimim boyunca hatta yeterli zamanı bulamadığımdan Koray’a yollayacağım yazı da gecikmişti. 🙂 Zamanı suçlayıp aradan çıkmak çok kolaydı ama bir düşününce bütün o mutsuzluklarımı ve kalp kırıklarımı yine zamanın o ılık suyu ile yıkayıp iyileştirdiğimi hatırladım. Kendimi çaresiz hissedip, ruhumun karanlık yollarında kaybolduğumda yine zaman imdadıma yetişmişti ve kulağıma eğilip ‘Sakin ol! Her şeyin bir zamanı var.’ diye fısıldamıştı. Teoman’ın dediği gibi hem yaram hem de yara bandımdı zaman benim.

Zaman

Bütün bunların sonunda zaman dediğimiz o akan çeşme bana kimi zaman gürleyeceğini kimi zaman kuraklık çekeceğini hatırlattı bu kitap vasıtasıyla. ‘Bir daha 22 yaşında olmayacaksın güzelim, zaman gürleyerek akarken yanı başında, onun kıymetini bil.’ dedi kovboy; barın kenarına yaklaşıp ağzındaki samanı dişlerinin arasında gevelerken. Yani onu daha dikkatli kullanmam gerektiğinin yeniden farkına vardım ve paylaşmak istedim. Zaman akıp giderken ve biz de onu para gibi harcarken hayattan bize gereken asıl şeyleri alıp almadığımızı sorgulamamı sağladı.

Son olarak kader dediğimiz şeyin zincirleme bir zaman reaksiyonu olduğunu iddia etmeye başladım.  ‘Zamanya’ kitabını kitapçıda elime aldığım sırada yan tarafımda dikkatlice aldığım kitaba bakan o delikanlı ile göz göze gelip gülümsememiz bile zamanın çapkın bir oyunu gibi geliyor şimdi bana. Öyle ki. “Eğer şu gün şöyle davranmasaydım şimdi şöyle olmayacaktı” lar dizilmeye başladı arka arkaya. Neyse sizin de ‘zamanınızı çaldım’ karmakarışık düşüncelerimle, bir nebze olsun farkındalık yaratabildiysem ne mutlu bana. Beni düşündüren asıl nokta kendimin bu farkındalığın bilinciyle ne kadar süre yaşayacağımda gizli. Yaşadığınız her andan keyif almanız dileğiyle…

Uniquen

Paylaş

  • Facebook'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • Twitter üzerinde paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
  • WhatsApp'ta paylaşmak için tıklayın (Yeni pencerede açılır)
Share


You might also like

Haftasonu Dolusu Moda
25/04/2011
23 Nisan’da Blogun Sahibi..
23/04/2011
Levi’s Packable & Adjustable
01/02/2010

Leave A Reply


Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et



© Copyright Fashionably Digital Adventures 2020