“Bir rüyanın gerçek olması” desem az kalır sanırım bu haftasonu başımdan geçenler için. “Ha geldi, ha gelecek” derken; Her Madgesty – Madonna Louise Ciccone; 29 Ağustos 2009’da Sofya’nın Vasil Levski Stadyumu’nda karşımda duruyordu!
O karşılaşma anına geçmeden önce, bu işin öncesini anlatmak gerek sanırım.
28 Ağustos Cuma gecesi ufacık çantama tıkıştırdığım her şeyle – konser için ayrı bir outfit hazırladım kendime! – Yapı Kredi Plaza’nın önünde buluyorum kendimi. Giderek kalabalıklaşan bir insan grubu var burada; sırtlarında çantalar, bazılarında Madonna t-shirtleri falan. Şöyle bir göz gezdiriyorum da, gerçekten her çeşit (!) insan var sanırım. Çok geçmeden iki otobüs ve bir minibüsten oluşan araç konvoyu geliyor ve araçlardaki yerlerimizi alıyoruz. Bizim otobüste pek heyecan yok , he
rkes ertesi günü sağlam karşılamak için uykuya yöneliyor. Ne hikmetse bir ara ekranda Confessions Tour dönüyor.Saatler birbirini kovalıyor.
Bulgar sınırını sorunsuz geçtikten sonra sabaha karşı yol almaya devam ediyoruz. Okuyamadığımız tabelalar eşliğinde adeta köy yollarında ilerliyoruz, Avrupa Birliği’ne katılmış Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya giderken.
Kimse alınmasın ama neredeyse iki günüm bu kadar fakir görünen bir ülkenin nasıl da Avrupa Birliği’ne alındığını düşünerek geçti. Sokaklar henüz savaştan çıkmış gibi soğuk. İnsanlar da sanki son 50 yılı hiç yaşamamışçasına eski. Bazı adamların kıyafetleri, bazı kadınların o saç kesimleri – aman Tanrım!
İlk gün otele eşyaları atıp konser için hazırlanıp erkenden dışarı atıyorum kendimi, yazık ki bendeniz, bu yavrucağız, Sofya’da ço
k gezilesi görülesi yer var zannediyor! Kaldığımız Dedeman Princess , Maria Louisa Blvd. üzerinde artık Allah ne verdiyse ileriye ileriye yürüyorum. Kocaman binalar arasından geçerken bir anda böyle Kapalıçarşı havası yakalayan bir mekan görüp dalıyorum içeriye. Gerçekten de bir binanın içinde böyle corner almış herkes, çok eskilerden kalma bir Karum havası da yok değil.
Baktım dondurma falan var, hava da zaten sıcak, dedim alayım. Kızceğiz “No English!!” modunda. Ben çırpınıyorum Euro kabul edip etmediğini anlamak için. “No Euro!!!” moduna geçtiğindeyse başımdan aşağı kaynar sular dökülüyor bildiğin! Birkaç yerde daha nafile çırpınıyorum ama kimse Euro kabul etmiyor.
Koştur koştur tüm paraları Leva’ya çevirip “Şimdi çıkın karşıma!” edasıyla geziyorum sokakta! İnadım tuttuğu için de dondurma falan almıyorum o satıcılardan. Yine “No English” bir teyzeden gözlük alıyorum, hatıra falan olsun deyü. “Polaroid! No Polaroid! Good!” lafları arasında 12 levaya kaptığım gözlüğümle artık daha bir popstar havasındayım ki açlığım başıma vuruyor, KFC’ye atıyorum kendimi. Allahtan buradaki çocuk “Yes English” tipinden çıkıyor da sakince bir burger alıp tıkınıyorum bi köşede! – Ben köşede tıkınmam Koray Caner! Bunu unutma!
to be continued..
Leave A Reply