Yeşil ekranların meşhur olduğu bir dönemdeyiz ya bu aralar, eline mikrofonu alanlar kendilerini keşfedilmemiş köylerde, sahil kasabalarında bulup ‘Burası da kirleniyor mu?’ diye bir soruyorlar muhtara. O da şaşkın ne desem diye düşünürken habere zeval gelmesinden korkan muhabir tekrar atılıyor lafa ‘Tarım, hayvancılık bitti diyorlar devlet pek bakmıyor buralara galiba.’ diyip veriyor gazı. Muhtar da düşünüyor, şimdi devlet büyükleri falan izler de ‘Haa buralarda her şey güzelmiş biraz daha unutalım biz bu köyü.’ der diye korkup, ‘Haklısın çok zor burada durumlar, yani destek bekliyoruz.’ gibilerinden laflarla dert yanıyor. Sonra yine aynı muhabirimiz pansiyonda gördüğü turistlerle konuşurken Türkiye’yi sevip sevmediklerini merak etmeden yapamıyor ve soruyor. Turistler de ayıla bayıla kaçıncı gelişleri olduğunu artık yerleşmeyi düşündüklerini ve boş zamanlarında köylülere yardım ettiklerini falan anlatıyorlar yarı İngilizce yarı Türkçe. Biraz önce ağlaşanlar bizimkiler değilmiş gibi muhtarla muhabir göğüsleri kabara kabara ‘Yaa, işte cennet vatanımız var, böyle bulup geliyor gâvurlar.’dercesine bıyık buruyorlar.
Gülüyorum.
Tamam, diyelim ki niyetin gerçekten o kasabayı tanıtıp ihya etmek ama biraz yaratıcı biraz farklı olsan daha güzel olmaz mı?
Hazır yazılar köyden, kasabadan ve doğal yaşamdan gidiyor derken bugün bir gazetenin hafta sonu ekinde okuduğum bir haberden bahsetmek isterim. Gençlerin yardım amaçlı fakir ülkelere gidip değişik deneyimler kazanarak geri dönmenin planlarını yapması bizim ülkemizde öyle çok sık rastlanan bir şey değildir. Yaz tatili başladı mı genellikle amca, teyze, halanın yanına yollanırız biraz değişiklik olsun diye. Biraz şanslıysak şöyle bir hafta ailecek tatil yapar sonra evde oturup pineklemeyi doğal karşılarız. Oysa dünyanın bizim mahallemizden daha geniş bir yer olduğunu ve yaşayabileceğimiz farklı deneyimlerin illa çok para ile olmayacağını düşünmek pek aklımıza gelmez. Banu Tuna bununla ilgili bilgilendirici çok güzel bir yazı yazmış. Avrupa Gönüllü Hizmeti adında üniversite öğrencileri (18-25) için oluşturulmuş sadece Avrupa’da yapılan kamplardan ve Uluslararası Gönüllü Çalışma Kampları adında dünyanın dört bir yanında hizmet vermekte olan kamplardan bahsetmiş. 3 haftadan 12 aya kadar sürebiliyormuş.
Bu şekilde dünyayı baştanbaşa dolaşabilirsiniz bile. Nasıl gideriz biz oralara, cepte para mı var demeyin hemen, barınma, yiyecek, ulaşım, sigorta ve az miktarda kişisel harcamaları karşılıyorlar. Size kalan ise geri dönünce ‘Ben Sudan’dayken…’ diye başlayan ve askerlik anıları misali bitmeyen hikâyelerle arkadaşlarınıza hava atmak. Bunun yanında biraz da hayatın farklı yönlerini öğrendim, çok etkilendim ve artık yeni bir hayat felsefem var diyecek kadar etkilenirseniz de yanınıza kar kalır. Şimdiden söyleyeyim ben araştırmalara başladım ve gitmek niyetindeyim. Hazır gençlik feneri sönmemişken dünyanın başka başka yerlerine de ışık tutalım değil mi ama? Kim bilir belki gelecek sene bu sıralar yazılarımı muson yağmurları altında dünyanın bir ucundan Koray Caner’e ulaştırmak için uğraşıyor olurum. O da gitmemden istifade yerime başka birini alırsa, dert değil biraz süt tozu biraz bisküvi keyfimi yerine getirir kanımca…
Uniquen…
Koray Caner’e Not: Herkes hayaller kurar, planlar yapıp kararlar alır ancak çok az kişi bunu gerçekleştirecek adımlar atar. Bir akşamüzeri site için yapmak istediklerini o çok sevdiği Starbucks’ta anlatırken onun bu heyecanına katılmamak imkânsızdı. Her zaman yaptığım gibi hemen dâhil ettim kendimi plana. O da kapılarını açtı içeriye buyur etti beni centilmence. Bakalım bizimki ne yapacak derken ideallerini ne kadar ciddiye aldığını bu siteye daha ilk girişimde görmüş oldum. Ben biraz haremin mahreminde gizli kalacağım ve elimden geldiğince her konuda sana destek olmaya çalışacağım.
Siteni görünce aklıma bir anım geldi.
Üniversite’deki Fizik dersi asistanım ev arkadaşını trafik kazasında kaybettikten sonraki hafta laboratuara gelip hayatla ilgili bir yazı yazmamızı istemişti. Ben de onu düşünerek bir şeyler yazıp vermiştim, ertesi hafta ismimi söyleyip kim olduğumu sordu. Yanıma geldi, uzun uzun baktı ve dersin bitiminde gözlerimin içine bakıp ‘yazından çok etkilendim Uniquen, yolun açık olsun.’ dedi. İşte şimdi de ben senin yaptıklarına bakıp diyorum ki, sen fark etmesen de çok güzel şeyler yapacaksın dostum, yolun açık olsun…
Leave A Reply